28 Aralık 2018 Cuma

Tarihselcilik, Kur’an ahkâmını iptal ve İslam’ın protestanlaştırılması hareketidir

Tarihselcilik; Kur’an-ı Kerim’in ahkâmını tarihsellik/yerellik iddialarıyla geçersiz kılarak Yüce İslam dinini sadece bir ahlak ve adalet arayışına indirgeme anlayışıdır ve bu, başlangıçta müsteşriklerin ortaya attığı bir iddiadır. Kur’an-ı Kerim hakkındaki bu tarihselci anlayışı İslam dünyasında ilk olarak taşıyan kişi ise reformcu hareketin öncülerinden Fazlurrahman’dır.
Bu anlayışa göre Kur’an-ı Kerim’in hükümlerinin indirildiği belirli bir tarihî, coğrafî ve sosyal ortam vardır. Dolayısıyla bu hükümlerin varlık ve devamı da bu şartların varlık ve devamına bağlıdır. Yani, o tarihî, coğrafî, sosyal ve ekonomik şartlar değişmedikçe hükümler geçerli olur. Ama eğer şartlar değişirse o hükümler de geçersiz olur.  Buradan hareketle 1400 küsur yıl önce Arap örfünün geçerli olduğu ümmi bir kavme inen Kur’an ayetlerinin birçoklarının bugün uygulanamayacağını iddia ederler. Hatta bu tarihselcilerden birisi Kur’an’ın üçte birinin Arap örfünden bahsettiğini ve onlara inanmanın bile gerekmediğini söyleme cüretini dahi göstermiştir. Neuzü billah.


Mesela cihatla, faizle, kısasla, tesettürle ve benzeri konularla ilgili hükümlerin bugün uygulanamayacağını iddia ederler. Yine gayrimüslimlerle ilgili hükümleri de aynı mantıkla ele alırlar.
Tarihselci görüş sahipleri, kendilerini genelde gizlemekte ve toplumun tepkisinden çekinmektedirler. Bunlar zehirlerini zaman zaman ve yavaş yavaş zerk etmektedirler. Ama bunlar arasında Mustafa Öztürk isimli bir tefsir profesörü var ki, tarihselci olduğunu açıkça kitaplarında yazmaktadır. Görüşlerini yıllar öncesinden kitaplarında yazdığı halde maalesef pek fazla tepki almamış, bilimsellik adına konunun uzmanları tarafından sessizlikle karşılanmıştır.
Bu ilahiyat profesörünün yaydığı tehlikeyi ilk kez sezen Hidayet Zertürk Hoca’dır. Hidayet Hoca, Mustafa Öztürk’ün bütün kitaplarını inceleyerek “MODERN VE TARİHSELCİ AKLIN KUR’AN OKUMALARI / MUSTAFA ÖZTÜRK ÖRNEĞİ” isimli eseri kaleme almış ve bu kitap 2016 yılında Ravza Yayınları tarafından basılmıştır. Ama kitap, gerekli  alakayı görmediği için gündem oluşturamamıştır.
Mustafa Öztürk ismi son olarak KURAMER tarafından yayınlanan CİHAD isimli kitapta gündeme taşıdığı cihatla ilgili ayetlerin Kur’an’a sanki Hz. Peygamber tarafından sokuşturulduğu izlenimi veren makalesi üzerine tüm fikirleri ile birlikte gündeme taşındı.
Adı geçen makalede Öztürk, Kur’an ayetlerinin bir kısmının Hz. Peygamber tarafından Kur’an’a sokulmuş olduğu izlenimi oluşturacak cümleler kurarak şöyle demektedir: “Allah’ın bizzat savaşa katıldığı izlenimi veren ayetlerin Hz. Peygamber’in zihnindeki genel ve külli kaidelerden istinbat edilmiş tikel referanslar olduğu kanaatindeyim.” (Cihad, Kuramer Yay.)
Ama Öztürk’ün sakat görüşleri sadece o makalede gündeme getirdiği saçmalıklarla sınırlı değildir.
Nitekim Kur’an’ın nerede ise tamamını, hiçbir muhkem, sarih ayet dışarıda bırakmayacak tarzda tartışma konusu yapabilecek şu ifadeler de ona aittir: “Kur’an’daki tarihselliğin ahkâmla sınırlı olduğunu düşünmüyoruz. Kanaatimizce Kur’an’ın bazı temel mesajları hariç tamamı tarihseldir.” (M.Öztürk, Kur’an ve Tefsir Kültürümüz, 11)  Yani temel hüküm olarak kendince belirlenen ayetler dışındaki Kur’an ayetlerinin tamamının tarihsel olduğunu ve dolayısıyla bugün için geçerli olamayacağını iddia etmektedir.
 Öztürk’ün Kur’an hakkında ne kadar da cesurca kalem oynattığı şu ifadelerde açıkça görülür: “Kur’an’da hüküm vardır; ilk nazil olduğu gün gibi aynen uygulanır; Kur’an’da hüküm vardır; bugünkü olgusallıktamenatı yoktur. Bizim işimiz, hangi hükmün hangi mahiyette olduğunu ortaya koymaktır.” (M. Öztürk “Benim Tarihselciliğim” https://serdargunes.wordpress.com/2014/08/23/mustafa-ozturk-benim-tarihselciligi/)
Yine Öztürk, Kur’an kıssalarının hakikat değil birer mitoloji olduğunu iddia etmektedir. HalbukiCenab-ı Hak ise bu kıssaların gerçek/hak olduğunu bildirmektedir.
 Kur’an hakkında bu kadar şüphe yayan bir kişinin İslami ilimlere olumlu bakması beklenemez. Nitekim o konuya da dalıyor ve şöyle yazıyor: “İslam âlimlerinin 14 asırlık bir süre içerisinde meydana getirdikleri Ulumu’l-Kur’an, Tefsir Usulü, Fıkıh Usulü vb. ilmi disiplinler kesinlikle çağımızın Müslümanlarına hitap etmemektedir.” (Bkz. Kur’an’ı Kendi Dilinden Okumak, 43)
Bu anlayışları bilimsellik adına söylenmiş düşünceler olarak kabul etmek mümkün değildir. Hiçbir gerekçe ile de bu tür açıklamalar mazur görülemez. Zira bu anlayış dini temelinden ve ebediyen yıkmayı hedeflemektedir. Nitekim Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu da bu saçmalıklara karşı bir reddiye mahiyetinde bildiri yayınlamak ihtiyacı hissetmiş ve adı geçen iddiaları reddetmiştir. Keşke bu kadar geç kalınmasaydı ama yine de muhterem kurul üyelerine Hakkı üstün tutma gayretlerinden dolayı teşekkür ediyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder