28 Aralık 2018 Cuma

İslam kültüründe boş zaman yoktur (2)

Farkında mısınız? Size zamanınızı özgür iradenize göre kullanma hakkı tanımıyorlar. Sabahın ilk ışıkları ile evinizden çıkıyor ve işe gidiyorsunuz. Allah’ın size bahşettiği ömrü sadece geçimlik için harcıyor ve boş vaktim olsa da şöyle bir dinlensem diyorsunuz. Patronunuz size yılda iki hafta tatil izni veriyor ve bütün hayallerinizi bu iki haftaya sığdırmaya çalışıyorsunuz. Fakat siz hayatınızın rotasını özgürce çevirme imkânına sahip değilsiniz ki! Size tatilde neler yapacağınız, nerede hangi harcamalarda bulunacağınız medya aracılığıyla aktarılıyor. Tatil günü geliyor siz çocuklarınızı alıp evinizden çıkıyorsunuz geri döndüğünüzde ise dinlenmek şöyle dursun yoğun bir zihin karışıklığı ve anlam boşluğuna düşüyorsunuz.
Günümüzde yaygın hale getirilen “boş zaman” söylemi sizin değil kapitalist sistemin işine yarıyor, bu zümrelere hizmet ediyor. Sizin üzerinizden kazanç sağlayan çıkar grupları boş zaman söylemini yücelterek yeni tüketim ürünleri ortaya koyuyorlar. Bu ürünlerin pazarlanması için boş zaman kavramı allanıp pullanıp bizlere sunuluyor, tatil yapmayanlar zevksiz, işe yaramaz adap muaşeret bilmeyen kişiler olarak algılanıyor. Çalışma kutsanmış bir çaba ve yaşamın yegâne hedefi olarak görülüyor.


Lafargue, Tembellik Hakkı adlı çalışmasında insanları tamamen esaret altına alan çalışma şekline karşı çıkar ve çalışma süresinin azaltılmasını hatta üç saati aşmaması gerektiğini savunur. Geride kalan vakitlerde ise fertlerin sosyal etkinliklerde bulunmaları gerektiğini vurgular. Lafargue burjuvanın ancak çalışan fertlerin yaşam haklarının olabileceği şeklindeki düşüncesini eleştirir ve boş zaman hakkını savunur. Ona göre fertler bütün gün ağır koşullarda çalışarak motivasyon ve sanatsal yeteneklerini kaybediyorlar. Lafarge, sanayi toplumunda makinelerin insanları yöneten bir araç haline geldiğini ve sözde onlara özgürlük ve boş zaman olanakları sağladığını söyler.
Kapitalizmin babası sayılan Batı’da da insanlar baş kaldırıyor ve paranın bir araç değil amaç haline getirilmesini, bu durumun fertleri edilgen birer varlığa dönüştüğünü ileri sürüp tepkilerini ortaya koyuyorlar. Zira yaşamın tamamen maddiyet üzerine kurgulanması ve insanın etkin konumunu kaybetmesi, içinden çıkılmaz sorunlara neden oluyor.
İslam kültüründe zaman taksimi namazlara göre belirlenmiştir. Güne namazla başlayan Müslümanlar ara vakitlerde iş, ilmi çalışmalar, sosyal yaşam, aile fertleri ile vakit geçirmek, yardım çalışmaları, sosyal aktiviteler vb işlerle meşgul olup hayatın ahengine uyum sağlamışlardır.
İslam kültürünün hâkim olduğu dönemlerde Müslümanlar zamanı adil ve tutarlı bir şekilde düzenlemiş ve günümüzde yaşanan stres, iletişimsizlik, yalnızlaşma ve güvensizlik gibi sorunlara maruz kalmamışlardır. Zira onlar zamanı bütün parçası olarak algılayıp maksadına uygun şekilde değerlendirmekteydiler. Fakat günümüz Müslümanları küresel köyün sakinleri arasına katılıp, zaman kavramına seküler bir bakış açısı ile bakar hale geldiler. İlginç değil mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder