30 Aralık 2018 Pazar

ASGARİ ÜCRETLE YAŞAM

Asgari Yaşam

Bu haftanın en beklenen haberi asgari ücretle ilgili çalışmaların açıklanmasıydı sanırım. Asgari ücret; işçilere ödenmek zorunda olunan en düşük ücret daha geniş ifadeyle işçilere çalışmaları karşılığında ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım, kültür vb. temel gereksinimleri günün üzerinden en az düzeyde karşılanmasına yetecek kadar ücrettir, diye tanımlanır.
Anayasamızın 55. maddesi ücreti emeğin karşılığı olarak ifade eder. Bunun yanında devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır, diye eklemiştir. Yine anayasamız, asgarî ücretin tespitinde çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu da göz önünde bulundurulması gereğine değinmiştir.
Anayasamız bu açıklamaları yaparken adaletli bir ücretten bahseder. Ama ekonomik gerçekler ya da piyasa, adaletli ücret kısmıyla pek ilgilenmezler. Siyasi erk de yine anayasanın kendisine verdiği vazifeyi görmezden gelerek adaletli ücret bahsine hiç girmez. İşçiler dâhil herkesin ücretler konusunda hem fikir olduğu konu anayasamızda geçen “ülkenin ekonomik durumu da göz önünde bulundurulur” ifadesidir.
İşverenlerin kendi maliyetlerini düşünmelerinden dolayı böyle bir ifadeyi sahiplenmeleri kendileri için anlaşılabilir bir durum ama ücretli çalışanların kendi hakkını savunmak yerine ülkenin ekonomik durumu da göz önünde bulundurulur ifadesine sahip çıkmaları anlaşılabilir değildir. Tabi anayasamızda geçen “ülkenin ekonomik durumu” ifadesiyle kastedilenle mevcutta anlaşılan durum birbirinden farklı olduğu bir gerçektir.
Aslında ülkenin ekonomik durumundan anlaşılan devletin vergi ve primlerinden fedakârlık edemediği, işverenin ise kârından fedakârlık edemediği bir piyasada ücretli çalışan işçinin asgari ücret düzeyinde kendisine bir yaşam alanı oluşturmasıdır. Asgari yaşam dediğimiz mevzu kişinin insani yaşamsal ihtiyaçlarının karşılanmasıdır.
İnsan dünyaya geldiğinde dört temel ihtiyacının karşılanması gerekiyor. Nedir bunlar; yeme, içme, giyinme ve barınma. Bu ihtiyaçlar devlet tarafından güvence altına alınması sosyal devletin bir gereğidir. Asgari ücretle sağlatılmaya çalışılan asgari yeme, asgari içme, asgari giyinme ve asgari barınmadır. Asgari yaşam hayatta kalma şeklinde anlaşıldığı için asgari ücrette hayatta kalabilecek tutarın tespit edilmesiyle belirleniyor.
Bir asgari ücretle; meşhur çay simit hesabıyla yaptığımızda da, Diyanet’in sadece yemeyi içine alan fitre hesabıyla da yaptığımızda da sonuçta yeme ve içme ihtiyacının bile tam anlamıyla karşılanamadığını görüyoruz. Bu durumda asgari giyinme ve barınma asgari ücretin dışında kalıyor. Aslında asgari ücretle bırakın insanca yaşamayı asgari yaşam bile sağlanamıyor.
Anayasamızın ülkenin ekonomik durumundan kastettiği, külfete beraber katlanmak nimeti de beraber bölüşmek olduğunu anlıyoruz. Ama asgari ücreti belirleyenlerin anladığı ise sermaye sahiplerinin azami gelirlerinin korunmasını sağlamaktır. Bu anlayışla belirlenen asgari ücretin amacı fakirliği paylaşmak zenginliği ise sahiplenmektir.
Anayasamızda yer alan adil ücret kavramı kimsenin gündemini meşgul etmezken asgari ücret üzerinden asgari yaşam koşulları oluşturmak iktisadi sistemin iyi niyetli olmadığını gösteriyor. Risk alınan sermayeyle emeği kıyasladığımızda hangisinin ağır bastığını vicdanların tartması gerekir. Sermayenin riski paradan ibaretken emeğin riski maden işçisi için canından, kot işçisi için sağlığından, fabrikada çalışan içinse alın terinden oluşuyor. Terazinin kefesine koyarken bunları göz önünde bulundurmak her vicdan sahibinin sorumluluğudur. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder