3 Ocak 2019 Perşembe

kimliksiz toplum

Çağdaş dünya, egoist, hedonist, narsist bir kimlik koydu önümüze… Biz de bu dünyanın bize dayattığı kimlikle hayatımıza yön veriyoruz. Kitle iletişim araçları, bu dünyanın üzerimize boca ettiği kirliliklerle kötülükleri içselleştiriyor. İnsanlarımız, televizyon ekranlarında gördükleri, sosyal medya gayya çukurunda gözlemledikleri kimlikleri kendilerine rol model yapıyorlar. Bu rol modeller, özellikle gençliğimizin tarihiyle, öz değerleriyle, örfleriyle, ananeleriyle olan bağlarını koparıyor. Geleceğinden habersiz, geçmişinden kopuk, tamamen kimliksiz bir toplum ve insan prototipi ortaya çıkıyor. Ne yapmamız lazım?
Toplumumuza yeniden kimlik kazandırabilmek, kendi kimliğini hatırlatabilmek, ecdadını tanıtabilmek, ahilik kültürünü kazandırabilmek, emperyalist ve kapitalist dünyanın kirliliklerinden arındırabilmek için öncelikle kendi medyamızı, kendi iletişim araçlarımızı ortaya koymamız gerekiyor. Yeni bir medya dili oluşturabilmek, bu medya diliyle insanlığımızı yeniden inşa edebilmek gerekiyor.


Kendisiyle röportaj yaptığım Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, kitle iletişim araçlarının etkilerinden kurtulabilmek ve yeni bir medya dili inşa etmek adına şunları yapmamız gerektiğini söylüyor: “Bu konuda da bizim çok ciddi bir biçimde kendi iletişim araçlarımızı, kendi medyamızı, internet sitelerimizi, vaaz kürsülerimizi, sokaklarımızı, caddelerimizi kullanmak zorundayız. Onlar kendi görevlerini yapacaklar. Onların görevi o şer mecrayı akıtmak. Biz de onun karşısında bir hak seti koymak zorundayız. Oturup da ağlayarak o şer cepheye karşı bir şey yapamayız. Şer yayılmacıdır. Daha hızlı gelir. Hakikat, hak daha zordur. Bedel ister bunları muhafaza etmek. Mecburen bizim bu toplumu bilinçlendirme ve şuurlandırma noktasında bir vazifemiz var. İnsanımıza bu işin kötülüğünü anlatacağız. İnsanımıza kulluk diye bir görevi olduğunu hatırlatacağız. Abdullah olmanın yani Allah’a kul olmanın yeryüzünde insanın kazanabileceği en büyük rütbe olduğunu insanımıza anlatacağız. Özellikle gençlerimize bir iki günlük dünya lezzeti için ahiretlerini, gelecek hayatlarını zayi etmemelerini noktasında bir uyarıda bulunacağız. Uygun bir dille o gençlerimizin dünyasına aktarmaya çalışacağız. Biz bunları yapacağız. Hak ile batıl mücadelesi ta Hz. Adem (as)’ın çocuklarından itibaren başlayan bir mücadele. Peygamber Efendimiz (sav) döneminde de yürüyordu, bugün de yürüyor. O gün Peygamber (sav) zamanında o günün şehvetini putlaştıranların yaptığı bir davranış vardı.
Müslümanlardan bazıları bir yere gidip Kur’an-ı Kerim’i okuduklarında o Kur’an sesi karşıdaki insanlara ulaşmasın diye ellerine geçirdikleri tenekeleri, ses çıkaracak şeyleri çalardılar, gürültü çıkarırlardı ki, insanlara Kur’an’ın sesi ulaşmasın. Şu anda da batıl cephe bunu yapıyor. Şu anda tenekeler değişti. Bir şekliyle bizim gündemimizi farklı şeylerle meşgul ederek aslında Hakk’ın sesini duymamamız noktasında bize başka şeyler yapıyor. Nesillerimizi oyunla, sanal dünyadaki kötülüklerle, televizyondaki o gece merak uyandıracak ve onları saatlerce ekrana kilitleyecek yanlış şeylerle teneke çalıyor. Yapılan şeyin aletleri değişse de âdetleri değişmiyor. Yani hayatın yasası böyledir, aletler değişir ama âdetler aynen devam ediyor. Küfür cephesi, nifak cephesi, cehalet cephesi tahrif etmek için o gün kullandığı yöntemlerin aynısını kullanıyor bugünlerde. O gün Peygamber (sav) Efendimiz ve sahabe her şeye rağmen az olmalarına takılmadan, sesimiz yetişmez o insanlara deyip, morallerini bozmadan, biz ne yapabiliriz onların kitle iletişim araçları daha fazla, milyonları etkiliyorlar, o zaman biz bir şey yapamayız demeden, çünkü azı bereketlendirecek olan Allah’tır. Gecemizi gündüzümüze katacağız, bu memleketin insanına hak ve hakikati anlatacağız.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder