2 Mayıs 2017 Salı

Dünyadaki varlık fonları

Dünyadaki varlık fonları

Bir önceki yazımızda, ülkemizde yöneticileri atanarak yeni faaliyete geçmiş Varlık Fonu konusunda yapılan değerlendirmelere temas etmiş, fonun bütçe harcamalarının disipline edilmesi, kamu gelirlerinin verimli kullanılması gibi ikili bir sistem içinde yürütülmesi halinde son derece başarılı olabileceğine ilişkin değerlendirmelerde bulunmuştuk. Bu yazımızda da dünyada değişik isimler altında faaliyet gösteren varlık fonları hakkında bilgi vermeye çalışacağız.
 
Dünyada çok sayıda ülke (60’a yakın) Varlık Fonu uygulamasına sahiptir. Körfez ülkeleri başta olmak üzere Norveç ve Singapur gibi kamu bütçeleri fazlalık veren ülkeler, bu fazlalıkları bir fonda toplamak suretiyle bunları küresel piyasalarda değerlendirme ve yeni gelir kaynakları oluşturma yönüne gitmektedirler. Dünyada ilk varlık fonu uygulamaları 1935 yılında Hong Kong’ta, 1953 yılında Kuveyt’te kurulan yatırım kurumlarıdır. Halen Hong Kong Yatırım Fonu’nun varlığı 456 milyar dolar,  Kuveyt Yatırım Kurumu’nun varlığı ise 592 milyar dolara ulaşmaktadır. Bunların dışında belli başlı fonlar ve varlık büyüklükleri şöyledir:
 
1) Norveç Emeklilik Fonu: 850 milyar dolarlık varlığı bulunan Norveç Emeklilik Fonu’nun 70 ülkede yatırımı bulunmaktadır.
 
2) Çin Yatırım Şirketi: 813 milyar dolarlık varlığa sahiptir. Birkaç yatırım fonuna sahip Çin Halk Cumhuriyeti kendi ülkesindeki yatırımların yanısıra Ortadoğu, Afrika, Orta Asya ve dünyanın birçok ülkesindeki yatırım projelerini, bu arada İpek Yolu projesini bu kaynağı kullanarak gerçekleştirmektedir. Çin Halk Cumhuriyeti’nin yabancı para rezervleri bu fonda işletilmektedir. Çin’in ayrıca 1999 yılında kurduğu 474 milyar dolarlık varlığa sahip SAFE Yatırım Şirketi de bulunmaktadır. 
 
3) Abu Dhabi Yatırım Kurumu: 792 milyar dolarlık varlığı bulunan Abu Dhabi Yatırım Kurumu 1976’da kurulmuştur. Ortadoğu’nun en büyük fonudur. Ülke bütçe fazlasının yüzde 70’ini bu fona aktarmaktadır.
 
4) SAMA Yabancı Holding (Suudi Arabistan): 582 milyar dolarlık varlığa sahiptir.
 
5) GIC Private Limited (Singapur): 350 milyar dolarlık varlığı vardır.
 
6) Katar Yatırım Kurumu: 335 milyar dolarlık varlığın sahibidir ve 2005 yılında kurulmuştur. Bütçe fazlası gelirler bu fona aktarılmaktadır.
 
2010 yılı verilerine göre, dünyadaki varlık fonlarının en çok yatırım yaptığı 50 hedef ülke arasında, en fazla yatırım çeken ülkeler (yüzde olarak) ABD 16.30, İngiltere 11.23, Singapur 9.06, BAE. 8.70, Çin 5.07 olmuştur. Bu yıllarda varlık fonları yatırımlarının yarıya yakını (47.33) ekonomik ve siyasi istikrar içinde bulunan belirttiğimiz bu beş ülkeye gitmiştir. Bu yatırımların yöneltildiği şirketlerin yüzde 67’si kamusal karakterli şirketler, yüzde 23’ü özel şirketler, yüzde 10’u ise devlet kuruluşlarıdır.
 
Dünyadaki varlık fonlarının yönetim biçimleri de farklılık göstermektedir. Yine, aynı yıla ilişkin verilerde bu fonların yönetimleri şu birimler tarafından gerçekleştirilmekteydi:
 
Maliye Bakanlıkları yüzde 23; Devlet tarafından kurulmuş Yatırım Yönetim Şirketleri yüzde 22; Merkez Bankaları yüzde 16; Mahalli idareler yüzde 10; Devlet başkanları tarafından atanan Danışmanlar Meclisi üyeleri yüzde 6; Diğerleri yüzde 23. Bu da göstermektedir ki bu tür fonların veya kurumların yönetim şekillerinde bir yeknesaklık bulunmamakta, yani her ülke kendi şartlarına ve geleneklerine göre bir yönetim şekli benimsemiş durumdadır.
 
Varlık fonlarının işleyiş ve hedef ülkelere yönelik kullanılış tarzları konusunda eleştiriler yöneltilmektedir. Bu eleştiriler maddeler halinde şöyle özetlenebilir:
 
1. Büyüklükleri ve amaçlarıyla ilgili yeterli şeffaflığın mevcut olmaması.
 
2. Fonların stratejik varlıklarını elde etmek ve kullanmak isteyen rakip ülkenin bu stratejik varlıkları potansiyel “tehdit silahı” olarak kullanması.
 
3. 2007-2008 Mortgage krizinde Çin ve Ortadoğu menşeli bir kısım Varlık Fonunun bazı ABD finansman kuruluşlarına geleneksel olmayan yatırım yaklaşımları ile “desteklerde bulunması”.
 
4. Yabancı bir ülkenin varlık fonlarını, hedef yatırım ülkelerin gizli bilgilerini,  önemli teknolojik ve ticarî sırlarını elde edebilmek için kullanabilme riskinin bulunması.
 
Varlık fonlarının yatırımlarının belirtilen bu risklerini kontrol etmek, hatta tamamen yok etmek için, politik mülâhazalarla, varlık fonu - hedef ülkesine yönelik bazı hukukî düzenlemeler de yapılmıştır. Mesela, ABD, 2007 yılında Yabancı Yatırım ve Ulusal Güvenlik Kanunu’nu (FINSA -
ForeignInvestmentandNational Security) kabul etmiştir. Fransa 2005, Japonya ve Kanada 2007, Avustralya ve Almanya 2008 yılında benzer düzenlemeler yaparak gerekli tedbirleri almışlardır. Aynı şekilde OECD’nin yanında  2008 yılı Ekim’inde IMF, varlık fonları için Santiago Prensipleri denilen temel ilkeleri kabul etmiştir. Bu temel ilkelere göre, dünyadaki varlık fonları:
 
1. Küresel mali sistemin istikrarını ve küresel sermayenin akışını desteklemeli,
 
2. Bu fonların yatırım yaptıkları ülkelerde yasal düzenlemelere uyumu sağlanmalı,
 
3. Yatırımların risk-getiri temelinde yapılmasını sağlamalı,
 
4. Fonlara yeterli iç denetim, etkin risk yönetimi ve hesap verme (sorumluluk) sağlayacak bir yapı kazandırılmalı.
 
Varlık fonlarına yöneltilen eleştirilerin başında yer alan şeffaflık konusunda, yapılan değerlendirmelerde 10 tam not üzerinden en az 8 puan alan fon sayısı çok azdır. En şeffaf olanı Norveç Emeklilik Fonu’dur ve şeffaflık derecelendirmesinde 10 tam puan almaktadır, yani dünyanın en yüksek denetim notuna sahiptir ve 70 ülkede yatırımları bulunmaktadır. Diğer en şeffaf ülkeler ise Avustralya, Azerbaycan, Kanada, Kore, Yeni Zelanda ve İrlanda’dır.  Üzülerek belirtmek gerekir ki, şeffaflık değerlendirmesinde en gerilerde yer alanlar ise İslâm Ülkelerinde kurulmuş olan varlık fonlarıdır.
 
Bütün bunların yanında, dünya ölçeğinde varlık fonları aracılığı ile kullanılan çok büyük yatırım kaynağının bulunduğu da bir gerçektir ve bunlar ekonomik ve sosyal kalkınma amaçlarına yönelik yatırımlarda kullanılmaktadır. Türkiye dünyadaki varlık fonlarını etkin bir şekilde kullanabileceği gibi, özellikle kredi imkan ve fırsatların daraldığı zamanlarda, kendi kaynaklarını altyapı projelerinde değerlendirerek, dışa bağımlı kaynak kullanma zorunluluğundan kurtulması mümkündür. Bir önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi, Türkiye’nin bütçe disiplini sağlayarak kamu gelirlerini verimli kullanması, yatırımlarında kendi iç kaynaklarına öncelik vermesi ve bunları verimli kullanması ve verimli hale getirmesi, akıllıca bir uygulama olacaktır. Çünkü, ABD, Fransa, Almanya gibi dev ekonomilere sahip ülkeler varlık fonlarına karşı kendilerini koruyacak tedbirleri almak ihtiyacı duyuyorlarsa, kesinlikle bir sebebi vardır ve Türkiye’nin de benzer tedbirleri alması gerekmektedir.  Bu arada, Osmanlı dönemi de dahil olmak üzere insanımızın verimlilik, tasarruf ve uzun dönem projeksiyonları ile yatırımları yönlendirme ve yönetme konusundaki zaafiyet, eksiklik ve öngörü yetersizliği konusunu da hatırlatmakta yarar vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder