20 Kasım 2018 Salı

Kur’an ve ilim çalışmalarımız devam ediyor…

KUR’AN VE İLİM seminerlerimiz ve çalışmalarımız günlük ve haftalık olarak devam ediyor, 988 ve 989’uncu haftalara da ulaştık, elhamdülillah… Birkaç haftadan beri, araya başka önemli konular girince, bu çalışmalarımızdan notlar aktaramadım; bu hafta aktaralım…
“Tekel Sermaye yıkılacak. Sömüren Sermaye çökecek. Sermaye siyasete, dine ve ilme hükmedemeyecek. Profesör olmak için Sermaye’nin koyduğu saçma engeller olmayacaktır.
Üniversiteler ilim öğretmiyor, Sermaye’nin sömürmesi için zorla İngilizce öğretiyor. İngilizceyi geçersen bir tek engel kalıyor, o da Sermaye’nin dergilerinde makaleler yazabilmek. Makalelere Sermaye vize verirse ‘doktor’ ve/ya ‘doçent’ olabiliyorsun.
Ben öğretmenliği ve ilim adamlığını çok seviyorum. İngilizce şartı olmasaydı şimdi emekli bir profesör olacaktım. Sırf İngilizce öğrenmemek için akademik imtihanlara girmedim. Kendi kendime diplomalar ve icazetler verip on binlerce sayfalık akademik yazılar yazdım.
Süleyman Akdemir, Ortaklık Sistemi›ni bilen ve dünyaya anlatan tek kişidir. Yaptığı akademik çalışmalarla on defa Nobel mükâfatını alması gerekirken, henüz ‘doçent’ bile olamadı! Yardımcı doçentliği vardı, onu da yeni akademik sistemimiz elinden aldı!
Sermaye’nin bu sömürü düzeni ve sömürüsü bitecektir...”
***
“Yirminci yüzyılın sonlarına kadar Sermaye dünyaya hâkim olmuştu. Erbakan’ın benzetmesiyle, Sovyetler o sömüren timsahın bir çenesi (kapitalizm diğeri) idi. Çin’de de durum aynı idi. Sermaye’nin başarısızlığı Türkiye’de başladı. 1960 ihtilalinde askerleri iktidar ettiler. Askerler Müslümanların işini bitirecek ve Sermaye Türkiye’ye tam hâkim olacaktı. Ama öyle olmadı, Ordu demokrasiyi getirdi. Türkiye’de demokrasi demek İslamiyet demektir. Böylece Türkiye Sermaye’nin emrinden çıktı. Sonra İran’da Humeyni bunu sağladı. Sonra Gorbaçov Rusya’da Yahudi zulmünü bitirdi. Sonra ABD’de Sermaye ile siyasetin arası açıldı...
İşte bütün bunlar Sermaye’nin hükmettiği ülkelerin noksanlaşması anlamındadır.
Kur’an “Biz geldik” diyor.
Türkiye’de görünürde Kur’an düzeni aleyhine işler işlenmekte ama tersi olmaktadır. 
1900’larda 1000 seneden beri kapalı bulunan içtihat kapısı açılmıştır.
1910’larda 1400 senelik saltanat sistemi son bulmuş, yeni sistem başlamıştır.
1920’lerde Türkiye azınlıklardan arındırılmış saf Kur’an ülkesi hâline gelmiştir.
1930’larda KİT’ler kurulmuş ve Türkiye ekonomi bakımından bağımsızlık temelini atmış, daha sonra İtalya’ya, Almanya’ya, hatta Sovyetlere örnek olmuştur.
1940’larda Türkiye’ye nihayet çok partili demokrasi gelmiştir.
1950’lerde tarım döneminden sanayi dönemine geçilmiştir.
1960’larda yeni bir adımla çok partili anayasa gelmiştir.
1970’lerde Kur’an ehli koalisyonlarla iktidara ortak olmuştur.
1980’lerde Ordu Kur’an ehli tarafına geçti, fikren Kur’an ehli olanlar iktidar oldu.
1990’larda İslamiyet kurumları ile İslamlaştırılmıştır.
2000’lerde anayasa ekseriyeti ile iktidar olunmuştur.
2010’larda ise dünyanın gündemi İslamiyet olmuştur. Tüm dünya siyasetini İslamiyet üzerine oturtmaktadır. Yanında veya karşısında olma ayrı şeydir, gündemde olma ayrı şeydir.”
***
“Onların mağlubiyetleri 27 Mayıs’tan (1960) itibaren başlamıştır ve yarım asırdır her on yılda bir hükümranlıklarını biraz daha kaybetmektedirler.
İran’la giriştikleri savaşta mağlup olmuşlardır. İran Devleti ABD Büyükelçiliği’ne el koydu, elçilik mensuplarını tutukladı. Güçlü Amerika acziyet içinde idi. Bir helikopter timi hazırladı, uçak gemisi ile onları İran’ın güneyine kadar getirdi. Helikopterler yola çıktı. Tahran’a gelecek ve elçilik mensuplarını kurtaracaklardı. Helikopterler yarı yolda yerlere döküldü. İranlıların helikopterlerin ülkelerine girdiklerinden bile haberleri yoktu.
Allah böyle galip geliyor...” (Devamı var) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder