27 Kasım 2018 Salı

Algı Yönetimi Kolaydır Zira İnsanların Karar Verme Becerileri Çok Da Gelişmiş Değildir

“Komplo teorisi” teorisi de aslında komplonun bir parçasıdır. Zira gerçeği gizlemenin ya da hakikate gölge düşürmenin en güzel yolu; gerçeğe en yakın yanlışı örnek vermektir. Böylece insanlar, hakikatten şüphe edeceklerdir. Bu yüzden komplolara teori diyerek birçok şey sulandırılmaktadır.
“Sûimisâl, misâl olmaz” yani “kötü/yanlış örnek, örnek değildir” sözü ile anlatılmak istenen iki husus vardır: Birincisi, kötü/yanlış örnek vermekle örnek verilmiş olunmaz. Yani örnek, doğru ve isabetli olmalıdır. Aksi halde verilen örnek boşunadır.
İkinci anlam ise; yanlış bir örneğin örnek gösterilmesinin, örnek gösterilen kuralın hakikatine gölge düşürmeyeceğidir. Aslında yanlış örnek, örnek olmayacağı için bu örnekteki eksik ve hatalardan dolayı kaidenin varlığına da bir zarar gelmeyecektir.
***
Peki, niçin bunları anlattık? Başta medya ve sosyal medya olmak üzere birçok araçla, insanların kararlarının etkilendiğine dair birçok bilgi ortalıkta dolaşmaktadır. Filmler, yazılar, görseller, müzikler, reklâmlar, romanlar, diğer kitaplar ve daha başka araçlarla; insanların ekonomik, siyasi, ahlaki ve hatta hukuki kararlarının etkilendiğini konuşup duruyoruz.
Algı yönetimi sadece tüketim ve siyaset alanında varit bir şey değildir. Dini, ahlaki; hatta meslek ve eş seçimi alanlarında bile en basit dizi ve çizgi filmlerin bile etkili olduğu konuşuluyor. Acaba bunlar doğru ve mümkün müdür?
***
Evet. Sorumuzu tekrar edersek; birileri gerçekten her şeyi planlıyor mu?
Algı operasyonları, insanlık tarihi kadar eskidir diyebiliriz. En basitinden birçok peygamber; toplum tarafından feraset ve ahlak sahibi olarak bilinmelerine rağmen, menfaatleri tehlikeye giren gruplar tarafından yönetimi ele geçirmek, menfaatçilik veya mecnunluk gibi şeylerle itham edilmiştir.
Bunlar, algı yönetiminin basit ve somut örnekleridir.
İnsanlık tarihi boyunca; insanların aleyhine olan birçok şeyin, sanki onların isteği ve onların menfaatineymiş gibi gösterilmesi de algı yönetiminin daha ileri örnekleridir.
Örneğin Hz. Musa tarafından Firavun’dan kurtarılıp Sînâ’ya getirilen İsrailoğullarının, çöldeki barınma ve iaşe sorunlarından dolayı Hz. Musa’yı, Firavun’la aralarını bozmakla ve bu yüzden şehirden çıkmalarına sebep olmakla suçlamaları, algı operasyonlarının ne kadar vahim sonuçlar doğurduğuna işaret için yeterlidir.
***
Yukarıdaki örnekler, bu operasyonları yapan insanların bilgili, tecrübeli ve organize olduklarını anlamak için yeterlidir.
Peki, insanlar, niye bu operasyonlara ikna oluyorlar?
Böylesine güçlü ve organize algı ile mücadele etmek ve kanmamak, gerçekten kolay değildir. Fakat cehalet, şahsiyet zayıflığı ve hayattan beklentilerin başka olması gibi sebepler, bu tür operasyonları kolaylaştırmaktadır.
Özetle ifade etmek gerekirse; insanlar, hayata dair o kadar az şey bilmekte ve o kadar tecrübesiz davranmaktadırlar ki; onları yönlendirmek için çok şey bilmeye ve mükemmel olmaya gerek yoktur.
İnsanları yönlendirmek için onlardan biraz daha tecrübeli ve bilgi sahibi olmak ve biraz daha fazla organize davranmak yeterlidir.
***
Peki, bu tür operasyonlarla nasıl mücadele edeceğiz? Aslında bunun en önemli yolu insanların bilgi seviyelerinin arttırılması ve şahsiyetlerinin güçlendirilmesidir. Bir diğer önemli husus ise yalnız kalmamak ve tek başına hareket etmemektir. Yalnız insan, zayıf olur ve kendi dertleri/beklentileri içinde kaybolup gider. Bu yüzden insan, dosta ihtiyaç duyar.
Sosyal faaliyetlerin en büyük faydası da bu tür faaliyetleri yapanlaradır. Böylece insanların tecrübeleri artar, becerileri gelişir.
Azimleri güçlenir ve tembellikten de kurtulurlar. Zira tembel insan, korkak ve zayıf olur. Korkak ve zayıf insan, elinde olana razı olur ve bunu kaybetmemek için mücadele eder.
***
Özetlemek gerekirse algı operasyonlarının başarılı olmasının cehalet, zayıf şahsiyetli olmak ve tek başına kalmak haricindeki en büyük nedeni; insanların, ellerindeki az şeye yetinmeleri, bunları kaybetmemek için uğraşmaları yani rahatlarının bozulmasından korkmalarıdır.
Bazı insanların; “biz bilmeyiz, bilmek zorunda da değiliz; önümüzdekiler bilsinler” demeleri yani cahilliğe sığınmaları da aslında rahatlarının kaçmasını istememelerinden yani sorumluluğu başkalarına yüklemek istemelerindendir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder