7 Şubat 2021 Pazar

TELEVİZYONUN OLUMSUZ ETKİLERİ

 Televizyonun olumsuz özellikleri ana hatlarıyla sayılacak olursa bunlar; sal­dırganlık, pasifleştirme, tüketime teşvik etme, olumsuz yönlendirme, kültürel yozlaştırma, cinsel duygulan tahrik etme ve zararlı alışkanlıklara teşvik etme baş- lıklan altında toplanabilir.

Çağımızın en önemli kitle iletişim araçlarının başmda gelen televizyon, ha­yatımızın her alanında kendi varlığını çok açık bir biçimde hissettirmektedir. Bi­reysel ve toplumsal yaşamı bu kadar fazla etkileyen bu araca karşı, olumlu ve olumsuz yönde çeşitli eleştiriler getirilmiştir.

Televizyonla ilgili olarak ortaya konulan ilk husus, birey ve toplumun geli­şimi adına, onun önemli bir misyona sahip olduğudur. Aslında bu, televizyonun icadının da temelini oluşturmaktadır. İlk kullanılmaya başlandığı yıllarda televiz­yon, toplumun ihtiyaçlarına ve beklentilerine göre çeşitli işlevler üstlenmiştir. Bunlar ana hatlanyla haber verme, eğitme, eğlendirme, toplumsallaştırma, kültür aktarma olarak sayılabilir. Her ülke televizyonunu, ihtiyaçları doğrultusunda kul­lanmıştır. Kimisi televizyonu eğitimde yardımcı bir araç olarak kullanırken, ki­misi onu eğlendirme, kültürünü bir sonraki nesle aktarma veya bireylerin toplum­sallaşmasına katkı sağlayan bir araç olarak kullanmıştır. Bu sayılanlar, televizyo­nun asıl yerine getirmek istediği temel görevlerdir.

Ne yazık ki televizyon, zamanla asıl üstlenmesi gereken görevlerden uzak­laşmış, endüstri ve sanayi toplumunun gelişimiyle birlikte tamamen çıkar amaç­lı olarak kullanılmaya başlanmıştır. İşte televizyona getirilen olumsuz eleştiriler de tam bu noktada odaklaşmaktadır. Sermaye sahiplerinin aym zamanda birer te­levizyon sahibi olmaları, televizyonu kendi çıkarları uğruna, gerçek amacının dı­şında kullanılmaya götürmüştür. Sonuçta televizyon, sosyal yapıyı olumsuz bir biçimde etkilemeye başlamıştır. Televizyona yöneltilen olumsuz eleştiriler, daha çok onun sosyal boyutu ile alâkalıdır, iletişim uzmanları televizyonun topluma yönelik olumsuz etkilerini şu şekilde ortaya koymaktadırlar: Bireylerin saldırgan­lık duygularını artırma, pasifleştirme, tüketime teşvik etme, yönlendirme, kültü­rel yozlaştırma, cinsel duyguları tahrik etme ve bireyleri zararlı alışkanlıklara teşvik etme.

Şüphesiz televizyonun asli fonksiyonuna yeniden kavuşabilmesi için en bü­yük görev program yapımcılarına düşmektedir. Yapımcılar, program yapımında toplumsal teamülleri göz önünde bulundurmalıdırlar. Toplumun ihtiyaçları, bek­lentileri, kültürel yapısı ve ahlâki değerlerini göz önüne alarak, buna uygun prog­ramlar yapmalıdırlar..

Televizyonun zararlı yayınlar yapmasını önlemede devlete büyük görevler düşmektedir. Devletin temel görevlerinden bir tanesi; zihin ve ruh sağlığı yerin­de bireyler yetiştirmek olduğuna göre, televizyonlarda özellikle gençlerin zihin­sel ve ruhsal yapılarını olumsuz yönde etkileyen programlar yayınlandığında, so­rumlular uyarılmalı veya ileri aşamada programın yayını engellenmelidir. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) kendisine verilen yetki çerçevesinde yayınla­rı, devletin yüklendiği bu misyon gereği sıkı bir şekilde takip etmeli ve gerekli kurallara uymayanları cezalandırmalıdır. Aynca verilen cezaların da caydıncı ol­ması, olumsuz yaym yapımım engellemede önleyici bir başka unsur olabilir.

Televizyonun olumsuz etkilerinden korunmak için önlemlerin sadece devlet ve program yapımcıları tarafından alınmasını beklemek, bir nevi sorumluluktan kaçmak anlamına gelmektedir. Televizyonun olumsuz etkilerinin en çok hissedil­diği yer ailedir. Bu nedenle ailede anne ve babalar, televizyonun zararlarım ilk önce kendileri bilip bunu ortadan kaldırmak için çaba göstermelidirler. Aynca çocuklarını televizyonun zararlı etkisinden korumak için onlara televizyon izle­meyi yasaklamak yerine, televizyonun zararlarım anlatmalı ve uygulamaları ile de bunu desteklemelidirler.

Aileler televizyon izlerken uygunsuz yaym yapan kanalları izlememeli, bu konuda seçici davranmalıdırlar. Bunun yanı sıra uygunsuz ve zararlı yaym yapan kanalları yetkili mercilere şikayet ederek ve başka şekillerde kamuoyu oluştura­rak, aktif bir biçimde tepki göstermelidirler. Bütün bunlar televizyon kanallarının zararlı ve uygunsuz yayınlarım önlemede birer araçtırlar.

Ayrıca televizyon kanallarının yaptığı zararlı yayınlarım önlemede, sivil toplum örgütlerine de büyük görevler düşmektedir. Bu örgütler, halkın televizyon yayınlannm zararları konusunda eğitilmesinde ve bireysel ve toplumsal bilincin oluşturulmasında etkili olabilirler. Ancak burada esas olarak belirtilmesi gereken husus şudur: Televizyonun zararları konusunda, yukarıda sayılan kurum ve kuru­luşlar ortak bir sorumluluk üstlenmeli ve bu sorumluluğu el birliği ile yerine ge­tirmeye çalışmalıdırlar. Aksi takdirde birinin yaptığı tek başına yeterli olmaya­caktır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder