1 Şubat 2021 Pazartesi

Batıniliğin dinî ve siyasî yönü

 Batınîyye, “nassların zahirî manalarının olmadığını, batını ve tevili olduğunu, bunu da Allah’la irtibat kurabilen masum İmam’ın bileceğini iddia eden” fırkaya verilen isimdir. İran, Irak, Horasan, Suriye, Bahreyn ve Hindistan gibi birçok İslâm diyarında muhtelif isim ve görüşlerle ortaya çıkmıştır.

Batınîyye’nin sapkınlığı o kadar fazladır ki, hangi konuda hangi sapkın fırkayla birlikte olduğunu tespit uğraş gerektirmektedir. Batınîyye’nin “İsmâiliyye, Seb‘iyye, Ta‘lîmiyye, İbâhiyye, Mazdekiyye, Bâbekiyye, Zenâdıka, Melâhide, Karâmita, Nâsıriyye, Nusayriyye, Dürziyye, Sabbâhiyye, Muhammire, Hürremiyye” gibi birçok sapkın fırkadan izler taşıdığı görülmektedir. Ancak, Batıniler genel olarak Karmatî ve İsmailî adlarıyla bilinmektedir.

Batinîyye tabiri, erken dönem kaynaklarında geçmez. Bu tabirin kullanılmaya başlanması hicri 4’üncü asrın ilk yarısındadır. Bu da erken dönemde böyle bir fitnenin baş göstermediğine delâlet eder.

Batinîyye hakkındaki bilgiler, genellikle bunlara karşı yapılan reddiyelerden ve Batinîliği benimsedikten sonra terk eden “dâiler”in yazdığı kitaplardan anlaşılmaktadır. Bâtinîler kendilerini gizlediklerinden bunlar hakkındaki bilgiler ve bunlara verilen isimler de farklılık göstermektedir.

Batınîyye hareketinin nasıl ve kimler tarafından başlatıldığı konusunda değişik görüşler bulunmaktadır. Bazı Batıniler Cafer-i Sadık zamanında bizzat onun tarafından başlatıldığını iddia etmektedir. Bazı araştırmacılar ise Batınîyye’yi Yeni Eflâtunculuk ve Yeni Pisagorculuktan etkilendiğini iddia etmektedir. Ehl-i Sünnet âlimleri Batınîyye’nin Mecusîlik, Sâbiîlik ve Yahudilikten etkilendiğini iddia etmektedir. Ehl-i Sünnet âlimlerinden Abdülkahir el-Bağdadî “el-Fark Beynel Fırak” adlı eserinde bu zümrenin İslâm ümmetinden olmadığını söyler. Zira İslâm uleması da Batinîyye’yi Müslüman değil, Mecusî olarak tanımlamıştır.

Bâtinîyye’nin sapkın görüşlerinden birisi “ Kur’an’ın lafız ve mana yönüyle İlahî” olmadığını iddiadır. Batınîyye’nin temel inancı imamet üzerine kurulmuştur. İmam’a inanmak her şeyi çözmektedir. İmamı tanıyan kimse büyük günahları işlese de günaha girmez. Yine tenasüh, rec’at (Hz. Ali’nin ölmediğini, tekrar geleceğini iddia), insanı ilahlaştırma, hakikatin ancak gizli bir imamın tâlimiyle öğrenileceğini iddia, İslâm’ın haram kıldığı şeyleri helal sayma, âlemin yaratılışını inkâr, kadınların erkekler tarafından ortak kullanılabileceğini iddia, ahiret hayatını inkâr gibi sapkın inanışları bu fırkanın İslâm dışı sapkın bir fırka olduğunu göstermektedir.

Batıniler, itikâdî olarak İslâm tarihinde pek etkili olamamışlardır. Zira bu kadar sapkın ve İslâm dışı bir fırkanın Müslümanların zihinlerinde etki uyandırması oldukça zordur. Aşırı Şiilerce kabul görmüş olsa da Mutezile ve ılımlı Şiiler tarafından dahi İslâm dışı olarak görülmüştür. Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat, baştan beri bu fırkanın Müslüman olmadığında hemfikirdir.

Batınîyye, sadece dinî ve felsefî yönüyle değil siyasî yönüyle de ön plana çıkmış, gizli bir teşkilat olarak özellikle Sünnî Abbasî ve Büyük Selçuklu Devleti zamanında devlet adamlarına ve âlimlere musallat olmuş, suikastlar düzenlemiş bir teşkilattır.

Büyük Selçuklu Devleti’nin, Abbasîlerle yakın ilişki içinde olması ve İslâm dünyasının liderliğini üstlenmesinden dolayı Şii Fâtimîler ve Büveyhîlerle mücadele etmiştir. Fâtimîler ise Batıniliğin koruyuculuğunu üstlenmiştir. Bu sebeple Büyük Selçuklu Devleti’nin Batınilerle mücadelesi hem dinî, hem de siyasîdir.

Selçukluların Şiilikle mücadelesi, Tuğrul Bey döneminde başlamış, Sultan Alparslan döneminde devam etmiştir. Sultan Alparslan, devlet teşkilatında Hanefi ve Şafii mezhebine mensup kişileri istihdam etmeye özen göstermiştir. Ancak Alparslan’ın Nizâmü’l-Mülk’ün karşı çıkmasına rağmen istihbarat teşkilatını dağıtması, Batınilerin devlete sızmasına zemin hazırlamıştır.

Fatımîlerin Mısır’daki el-Ezher Medresesi marifetiyle Şiiliği yayması ve Dârü’l-Hikme adıyla yeni oluşum kurmaları üzerine Nizâmü’l-Mülk bu ifsada karşı Sultan Melikşah döneminde Bağdat’ta Nizamiye Medresesi’ni inşa ettirerek Sünnî akideyi güçlendirmeyi hedeflemiştir. Ancak Hasan Sabbah’ın liderliğindeki Batıniler, özelikle Büyük Selçuklu Devleti’ndeki devlet adamları ve Sünni âlimlere karşı suikastlar tertip etmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder