10 Haziran 2017 Cumartesi

PETROL SAVAŞLARININ YERİNİ “SU” SAVAŞLARI ALACAKTIR

PETROL SAVAŞLARININ YERİNİ “SU” SAVAŞLARI ALACAKTIR

Geride bıraktığımız asır yüz milyonlarca insanın değişik coğrafyalar üzerinde medeniyet maskesi altında kuvvetli devletlerin başka devletleri müstemleke durumuna sokmak, maddi kıymetlerini yağmalamak, daha fazla zenginleşmek, sömürmek, kemirmek için öldürüldüklerine tanık olmuştur.
Medeni!, muassır devletler hemen yanı başlarında vukuu bulan korkutucu, ürkütücü savaş sahnelerinden haz duymuşlar, sessiz kalmışlar, silah satımlarıyla gıdalanmışlardır.
Bütün bu savaş ve katliamların yaşanmasında esas belirleyici unsur varlığı kıt olan iktisadi kaynakların ele geçirilmesi, kontrol edilmesi, kullanılması ve korunması gayesidir. Bunların yanında daha az ölçüde siyasi, ictimai, dini sebepler savaşlara, toplumların sarsılmasına, sınırların değişmesine ve yeniden çizilmesine neden olmuştur.
Bilindiği gibi yeryüzünde iktisadi kaynaklar kıttır ve değişik bölgelere dağılmış vaziyettedir. Dünyada artan refah seviyesi nedeniyle ölüm oranları azalırken doğum oranları artmış, sağlıklı beslenme gibi nedenlerle nüfus çoğalmıştır. Sömürgeci zihniyetler özellikle Üçüncü Dünya Ülkeleri’nde görülen bu hızlı nüfus artışını frenlemek ve minimum seviyeye indirmek için savaş dahil, doğum kontrolleri, kürtaj gibi yolları denemektedirler.
Artan nüfusun beslenme, barınma ihtiyaçları tabi olarak artmakta ve bu nedenle işler zorlaşmaktadır.
Teknoloji hızla ilerlemesine rağmen "Su" gibi yerine bir başka maddenin ikamesi mümkün olmayan tabii ihtiyaç maddelerinin korunması, elde edilmesi, yerli yerince kullanılması, savunulması daha fazla önem arzetmektedir.
Ortadoğu coğrafyasında su sıcak çatışmaların çıkış nedeni olabilecek Stratejik Madde kapsamındadır. Aynı zamanda bölge zengin petrol yataklarına ve başka madenlere sahip olmasıyla da başka ülkelerin iştahını kabartacak potansiyele sahiptir.
Su, Ortadoğu’nun yanı sıra Afrika, Amerika, Asya ve diğer kıta ülkelerini yakından ilgilendirmektedir. Bu nedenle şimdiden yeni arayışlar ülkelerin gündemini oluşturmaktadır.
Petrolün alternatifinin bulunduğu günümüzde Su’yun alternatifi yoktur. Petrol; gelişmenin, sanayileşmenin, ilerlemenin ana motorlarından birisidir. Ama su; var olmanın, hayatı devam ettirmenin ana kaynaklarından birisidir. Ortadoğu petrol yüzünden nice kıyımları yaşadığı gibi su yüzünden de gelecek yıllarda akıllara durgunluk verecek olan savaşların fitillenmesine sebep olacak bir potansiyel arzetmektedir.
Türkiye; Irak, Suriye, Ürdün ve Suudi Arabistan heyetleri ile yaptığı "Barış Suyu Projesi" görüşmeleri sırasında bir Türk Diplomatının şu sözü “Su”yun önemini ortaya koymaktadır:
"-Su; Ortadoğu’da petrolden daha kıymetli olup yokluğu ancak havanın yokluğu ile kıyaslanacak bir unsurdur..."
Rakamlarla Su:
Dünya Su Rezervlerinin yüzde 97.5’i tuzlu su, geri kalan yüzde 2.5’i ise tatlı sudur ki bunun da büyük çoğunluğu kutuplardaki ve dağlardaki buzullar ile yer altı sularından meydana gelmektedir. Günümüzde her yıl su ile ilgili hastalıklar nedeniyle 25 Milyon insan ölmektedir. 1.400 Milyon insan temiz sudan mahrumdur. Birleşmiş Milletler Teşkilatı "İnsan Gelişim Raporu" hazırlamış; buna göre; Dünyada saniyede 8 çocuk temiz su bulamadığından ölmektedir. Uzmanlara göre önümüzdeki 25 yıl içinde dünya nüfusunun yarısı içme ve kullanma suyu bulmakta zorluk çekecektir. Her yıl 2 Milyon kişi Kolera ve İshal nedeniyle ölmektedir. Dünyadaki hastalıkların yüzde 80’i susuzluktan kaynaklanmaktadır. 80 Ülke ve dünya nüfusunun yarısı su sıkıntısı çekmektedir.
Dünya ileriki yıllarda su sıkıntısını çok derinden çekecektir. BM’in Dünya Su Günü nedeniyle yayınladığı rapora göre dünya nüfusunun %40’nı oluşturan 2.4 milyar insan yeterli sağlık şartlarında yaşamıyor. Kirli su ve sağlıksız tuvaletlerin sebep olduğu ishal hastalıklarından dolayı günde 6 bin çocuk ölüyor.
Dünyadaki bilinen en önemli su kaynaklarının hızlı bir şekilde bozuldukları, tehdit altında bulundukları, yağışların azaldığı, sıcaklığın artması, ekolojik dengenin bozulması nedeniyle ve tarımda çok yoğun kullanımından ötürü büyük nehirler ölüm-kalım savaşı vermektedir. Mesela Dünyanın en fazla kullanılan su sistemi olan Zambezi Nehri sürekli sel ve şiddetli yağışlar yüzünden zarar görmektedir. Ortadoğu’daki su kaynaklarının giderek kirlenmesi de bölgedeki gerginliği artırmaktadır. Meksika’da yağmur suları ile kanalizasyonların karışması nedeniyle su sıkıntısı çekilmektedir. ABD’ndeki tarım arazisinin beşte birini sulayan Ogallala Aguifer Nehri aşırı pompalama nedeniyle giderek kurumaktadır. Avrupa’daki kentlerin yarısından fazlası, yer altındaki su kaynaklarını ölçüsüz bir şekilde yağmalıyor. Uzmanlar bu ve benzeri ürkütücü sonuçları ortaya koymaktadırlar.
Türkiye, Ortadoğu ve Su:
Dünyada su zenginliği kişi başına 10 bin metreküple ölçülmektedir. Ki bu oran Türkiye’de 1830, Irak’ta 2110, Suriye’de 1420, İsrail’de 300 metreküp civarındadır. Nüfus yoğunlukları, gelişme hızları hesaba katılırsa su zengini olmadığımız, ama şimdilik kendimize yettiğimiz görülmektedir.
Türkiye kasıtlı olarak su zengini bir ülke olarak lanse edilmektedir. Türkiye’nin yıllık toplam su potansiyelinin 186 milyar metreküp olduğu, sadece Tuna Nehri’nin yıllık su potansiyelinin 206 milyar metreküp olduğu kıyaslanırsa su bakımından zengin olmadığımız meydana çıkacaktır. Zenginmişiz gibi göstermekle Irak ve Suriye ile aramızı daha derin kin, intikam ve nifak tohumlarıyla açmak istemektedirler.
Suriye ve Irak, Dicle ve Fırat Nehirleri’nden büyük ölçüde faydalandıkları halde Türkiye Asi Nehri’nden ancak yüzde 2’lik bir pay ile faydalanmaktadır. Su kıtlığından ötürü Amik Ovası çölleşmeye başlamıştır. Zaman zaman ani su boşaltımı ile oluşan seller ise bir faciadır.
1980’lerde Türkiye GAP’ı gerçekleştirmek için çalışmalara başladığında, aynı yıllarda Suriye tarafından beslenen PKK terör örgütü tam teçhizatla faaliyetlerine başlamıştır. Atatürk, Karakaya, Birecik, Karkamış gibi barajların ve Sulama Kanallarının Fırat Suyu’nu düşürdüğünü iddia etmekte, sabotaj faaliyetlerinde bulunmaktaydı. Türkiye önceden bildirdiği halde Atatürk Barajı’nın dolumu sırasında Hafız Esad’ın PKK’ya verdiği desteği daha da artırdığı görülmekteydi. Sonra I990’lara doğru Turgut Özal’ın Suriye’yi PKK’ya yardıma devam etmesi halinde Fırat’ın Suyunu kesmekle tehdit etmesi üzerine Suriye destekten vazgeçmemiş, bilakis Türk toprakları üzerinde bir Sivil Harita Uçağını düşürmesi iki ülke arasındaki gerilimin artmasına ve en üst noktaya çıkmasına neden olmuştu. Terör kartını elinde bulundurmakla çıkar elde etmeye bir müddet devam etmiştir. Irak su bakımından bölgede daha rahat ve avantajlı konumdadır.
Türkiye; kaynakları kendinde olan iki büyük su kaynağından Suriye ve Irak gibi ülkeleri cömertçe faydalandırmaktadır. Sahasında dünyanın sayılı, Türkiye’nin birinci büyük sulama projesi olan GAP’ın yapımı sırasında I987 yılına kadar Fırat’ın sularının yarısını (I6/32 milyar metreküp/Yılda), Dicle’nin ise (23-25 Milyar metreküp /Yılda) olmak üzere komşularına vermiştir.
"Harmon Doktrini"ne göre suyun sahibi çıktığı toprakların sahibidir’ anlayışına rağmen Suriye’yi bizden ihtiyacının üstünde günde 500 metreküp saniyede olmak üzere sulandırdık.
BM’in hazırladığı Su Raporu’na göre Türkiye 2025 yılında su sıkıntısı çekecektir. Ayrıca 2040 yılında ise elindeki su rezervleri yüzünden Türkiye’ye savaş açılacaktır.
Aynı teşkilat Su Zirvesi nedeniyle bir rapor hazırlamış. Bu raporda Türkiye ile ilgili çarpıcı tahminler yer almaktadır. 2I. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren özellikle Ortadoğu ve Arap Yarımadası’nda büyük bir sıkıntı çekileceği belirtilmektedir. Kritik tarihler ise 2005, 2025, 2040. Şu anda dünya üzerindeki 188 ülkenin 50’sinde kullanma suyu sıkıntısı çekilmektedir. 2005 yılının kuraklık için dönüm noktası olduğu kaydedilmiştir. Türkiye 2005 yılından itibaren kuraklığın baş göstereceği ülkelerden birisi. Su sıkıntısı Türkiye dışında Arap yarımadası, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da başlayacak.
BM raporu 2040 yılını Türkiye için ‘Kritik Yıl’ olarak görüyor. Aynı yıllarda Suriye ile Irak su sıkıntısından kırılacak, tarlalarda ekin yetişmez hale gelecek. Dicle ve Fırat Nehirleri Türkiye’nin can damarı haline gelecek. BM, bu tarihte bölgede sınır aşan nehirler yüzünden savaşların çıkmasından şüpheleniyor. Irak ve Suriye’nin ‘Hiç düşünmeden’ Türkiye’deki barajlara füze saldırısı düzenleyeceği de ihtimaller arasında denilmektedir.
Türkiye, Ortadoğu’nun önemli su kaynaklarını elinde tutan ve kontrol eden bir ülke olması hasebiyle sürekli bir tehdit altındadır.
İsrail, Lübnan ve Suriye arasında çok ciddi anlaşmazlıklara neden olan Golan Tepeleri’nin en büyük stratejik öneminin bölgenin sahip olduğu su kaynaklarından teşekkül etmesidir. Su kıtlığı devam ettiği sürece İsrail’in Golan Tepeleri’nden çekilmeyeceği aşikardır.
Litani Nehri Lübnan’a hayat vermektedir. Bu nehirle birlikte irili-ufaklı başka su kaynaklarını da içinde bulunduran Lübnan’da verimli bölgelerde yaşayan ve yönetimde söz sahibi olan Hıristiyanlarla, Litani Nehri Havzası’ndan uzakta yaşayan Müslümanlar ve Filistinliler arasında Suyun paylaşımı için kavgalar sürmekte ve derin anlaşmazlıklar yaşanmaktadır.
İsrail’in Su’lu İcraatları:
Bölgede su sıkıntısı çeken ülkelerin başında İsrail gelmektedir. Ürdün ve Suriye ile çatışma halindedir.
İsrail’in Nil Nehri’nden su çekmek için Habeşistan ile yakın işbirliği içinde olduğu gözden kaçmamaktadır.
Mısır, İsrail’in Nil Nehri üzerindeki ince tarihi hülyalarını bildiği için ordusu bünyesinde bir Tugayı bataklık savaşlarında savaşmak üzere eğitmiştir. Hazır bekleyen bu birliğin amacı, Nil’in çıkış noktasında Mısır’ın menfaatlerini ihlal eden, Nil’in serbest akışını engelleyen bir gelişme olması halinde savaşa giren ilk birlik olmaktır.
Irak Savaşı’nın ana ekseninde Petrol kaynaklarının ele geçirilmesi, denetiminin sağlanması yanında Ortadoğu’ya hayat veren Fırat, Dicle, Asi, Ürdün, Nil Nehirleri’nin üzerinde pazarlıklar yapılması ve baskı aracı olarak kullanılması yatmaktadır.
Strateji uzmanlarına göre Irak Savaşı petrol gibi suyun paylaşımının yeniden yapılandırılması ve İsrail’e aktarılması, yeni imkânlar oluşturulması için yapılmıştır. Dünya ile adeta dalga geçen İsrail devleti suyunu Şeria Irmağından, Suriye’ye ait olduğu halde işgal altında tuttuğu Golan Tepeleri’nden, Güney Lübnan’daki su kaynaklarından, Suriye ile bir kısmını elinde tuttuğu Taberiye Gölü ve Filistin Toprakları’ndan sağlamaktadır. Filistinliler kendilerine ait olan bu suların ancak yüzde onunu kullanabilmektedirler.
Elindeki siyasi, iktisadi imkanlarla dünyada belirleyici rol oynayan İsrail’in hedeflerine ulaşması için bölgedeki devletlerin güçten düşürülmesi, ekonomik varlıklarının zayıflatılması gerekmektedir. Irak Savaşı yeni bir başlangıçtır.
Savaş İhtimali:
Günümüzde olduğu gibi gelecekte de su meselesi kritik bir önemle mesele olmaya devam edecek ve petrolün önüne geçecektir. Şu ifadelerin açılımını özel değerlendirelim:
"-Ortadoğu ulusları, uluslar arası sular ve yer altı sularını kapsayacak biçimde birbirlerinin çıkarlarını gözetmeksizin sonu gelmeyen bir yarış içerisine girmişlerdir. Acı olanı, bu yarışın sonunda sadece daha fazla su kıtlığı ve daha fazla çatışma olmasıdır... Bütün bu boyutlarıyla su kendine has politikaları ve stratejileriyle Türkiye’nin de içinde jeopolitik ve ekolojik olarak yer aldığı bir konudur..." (Aziz Koluman. Dünyada Su Sorunları ve Stratejileri. Sh. 3)
Görüldüğü gibi tablo hiç de iç açıcı değildir. Bütün dünyanın kabusu haline gelen Su Sıkıntısı, bizi de çok sıkıntıya sokacaktır. Peygamber Efendimiz Hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:
"-Fırat Nehri altın bir dağ üzerinden suyu çekilip açılmadıkça kıyamet kopmaz. İnsanlar onun için harp edecek ve her yüz kişiden doksan dokuzu öldürülecek. Onlardan her biri: ’Belki ben kurtulurum!’diyecektir. " (Buhari)
"-Fırat Nehri’nin altın hazinelerinden bir kısmının alana çıkması yakındır. Her kim o zaman orada bulunursa, ondan bir şey almasın. " (Müslim)
Şu satırlara bütün dikkatlerimizi teksif edelim:
"-Çok büyük harplerin olacağını Resulullah ( sav) Efendimiz haber veriyor. Şu anda Fırat nehri akıyor. Suyu çekildiği zaman, o yer zamanla açılacak, o yerin altında Allah-u alem altın hazinesi var. O çıkınca oradaki devletler, biri "ben alayım!" diğeri: "Ben alayım!" derken birbirine girecekler. Bu harplerde çok insan kırılacak. " (Kıyamet ve Alametleri. Sh: 70)

"-Bu emr-i Peygamberi’ye uyanlar kurtulacak, fakat emri dinlemeyip maddeye yönelenlerin helakına vesile olacak..." (İnsan Dünya ve Ahiret. Sh. 174)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder